Elimde daha malzeme olduğu devam ediyorum. Sarah Palinn’in memleketi Alaskadan bir reklamla yine karşınızdayım.
Bu bölgesel reklam, sadece Alaskada yayınlanıyor. Ama amcam alaskanın soğuğundan etkilenmemişçesine heryeri oynuyor maşallah.
Elimde daha malzeme olduğu devam ediyorum. Sarah Palinn’in memleketi Alaskadan bir reklamla yine karşınızdayım.
Bu bölgesel reklam, sadece Alaskada yayınlanıyor. Ama amcam alaskanın soğuğundan etkilenmemişçesine heryeri oynuyor maşallah.
Akıllara zarar reklamlar serimize Jay Leno destekli devam ediyoruz. Bu sıradaki reklam bir senatör adayı tarafından hazırlanmış.
Şaka diiil muhittin!!! Hepsi gerçek…
Bunlar mecburiyetten linux kullanmak zorunda kalan bir insanın yakarışlarıdır. İş güç diyerekten, her yan linux dolu olunca el altında bir tane olsun diyerekten cillop gibi vistayla çatır çutur çalışan, sorundan iz bulunmayan bilgisayara ubuntu kurup onu binbir güç bela çalıştıran bir insanın ( ki kurulum hikayesi daha ayrı, kanser edici, lanet okutucu binbir pislik içinden binbir zorlukların hikayesidir, istek üzerinde hikaye daha sonra anlatılabilir) update ile gelen bilgisayar hezeyanlarıdır. Az yukarıda da görebileceğiniz gibi, sövecem, tutamazsınız beni. Belki de sövmem, ne biliyim…
Herşey bu meymenetsiz pencere ile başladı. Daha geleli 1 ay olmuş, intel core i7 işlemcisine kadar son model binbir zamazingo ile donatılmış ofis bilgisayarıma 2 günde zar zor kurduğum ubuntu her gün olduğu gibi yine birsürü update ile önüme çıktı. 2 tık değilmi kur anasını satıyım dedim. 2 tıkladım. Kurmaya başladı. Sonra sağda solda trafikteki “Girilmez” işaretinden oturtmaya başladı bu kurulum sırasında. Len noluyoz demeye kalmadı, önüme başka bir pencere çıkarttı, broken package fln. Eee napıyım dedim, şuraya git, fix broken packages yaz, ben hallederim merak etme sen yazıyor. İyi bakalım dedim, ,yaptım dediğini.
Sonra farkettim ki dediği şey bu paketleri başka bir yerden yüklemekmiş, peki yüklerken ne oldu? Aynı pencere tekrar çıktı. teknolojinin son harikası ubuntu, bu yaptığımın aynısını yaparaktan sorunu çözeceğimi iddia ediyor. Sonsuz döngüye girdi dangalak kendi kendisine. Hasbinallah deyip, elle girişelim diyoruz, ne lan bunun derdi diyoruz. Sonradan anlıyorum ki, problem ubuntuyla beraber gelmeyen ekran kartı driverı. Ben buldum nvidiadan kurdum, şimdi ubuntu bende de var bu driver kurayım mı diyor. Kurabilsen dükkan senin de, kuramıyosun ki lan hayvan! Hayır verdiğin hata da adam gibi birşey olsa, şu dosyayı ben buraya koyacam, ama zaten var, tırstım ben kurmuyorum.
Sorunu nasıl çözmeyi başarabildik peki. Tamamen bilgisayarcı mantığı! En azından bu bazen işe yarıyor linuxda. ne var ne yok ekran kartıyla ilgili, hepsini bul 15 dakikada kaldır bilgisayardan, sorna bilgisayarı yeniden başlat. Sonra tekrar başlatınca gel gör ki o dosya ekran kartı yardımcı programlarından, (ubuntunun kendi sağladığı, lan madem kendin sağlıyon hesabını kitabını tut, gerekiyorsa kendin kaldır banane!) onu da kaldır tekrar yeniden başlat. Sonra, en son versiyon şeyleri tekrar kur, tekrar yeniden başlat. Tabi, ekran kartını oluşturunda da Ubuntunun şifreyi girdiğin penceresi ekrana sığmıyor, o halde başarmak gerekiyor ara adımları.
Hayır sonra farkettim, nvidia kendi veriyormuş linux driverlarını, nvidia vermiyor olsa toptan sıçtık yani…
Değerin bilinmiyor windows update, bunu bilir bunu söylerim…
Noel günü özel maçlarından birisinde bu akşam Cleveland Cavaliers ve Los Angeles Lakers karşı karşıya geldi. Sonuç lakersın fena halde tokatlanmasıydı. Kobe Bryant 35 sayı, 9 rebound ve 8 assist yapsa da, 2 katını kaçırdı. Cavaliersa bakınca Lebronun hayvanlık edip mi kazandırdığını düşünmüyor değil insan. Ama Lakersın bu akşam başarıyla yaptığı tek şey Lebronu insanlık sınırkarı dahilinde tutmaktı. Ama adamlar her potaya gittiklerinde attıkkları için 102-87 gibi bir skor ortaya çıktı.
Ama bu maçın asıl dikkat çekici yanı Lakers 20 sayı geriye düşünce çamurlaşmasıydı. Hemen yukarıdaki resimde Sol üst köşede gördüğümüz köpük parmak benzeri taraftar zamazingoları 4. çeyrekte Staples Centerda sahaya uçmaya başladı. Yukarıdaki resimde de görüldüğü üzere Lebron bu fırsattan istifade ederek Mo Williams’a, “Hşş, koçum, takımın yıldızı benim, seneye transfer olacam zaten, al şu adamları başımdan da biraz oynayam hep sen atıyon bu ne lan!” diyor.
Kısaca demek istediğim, Kobe attıklarının yarısını kaçırarak yine 35 sayı attı hayvan, az kalsın triple double yapıyordu takımının 15 sayı fark yediği maçta. Kim ne derse desin, maç bitmeye 5 daika kalmış ve Lakers 20 sayı gerideyken Lebronu kilitleyip, bir top çalıp, “Ne olursa olsun oynarım arkadaş ben” diyerekten bişeyler kanıtlamıştır kesin. Sonra Mo Williams 28 sayı, Lebron James de 26 sayıyla oynadı. Yaşlı başlı Shaq ise konuk takım Clevelandin pota altında durdurulamaz silahıydı, Kobe sayesinde 5 faule ulaşıncaya ya da yoruluncaya kadar, anlamadım o kısmını.
Bu yıl Noeli Fenerbahçe-Galatasaray maçı havasında, sahaya bol fırlatmalı, çamur ev sahibi takım taraftarlı bir Lakers-Cavaliers maçı izleyerek geçirdim bakalım. Böyle bir eğlenceliği seneye de bekliyoruz.